Depremler Marmara Bölgesi Karadeniz Bölgesi Ege Bölgesi Akdeniz Bölgesi İç Anadolu Bölgesi Güneydoğu Anadolu Bölgesi Türkiye'de Gün... Uzay Fotoları 1 Uzay Fotoları 2 Uzay Fotoları 3 Uzay Fotoları 4 ADAMIN BİRİ ASKER AŞK AV-SPOR BEKTAŞİ Bektaşi 2 DELİ DOĞU ANADOLU DOKTOR Karadeniz 1 Karadeniz 2 Karadeniz 3 KAYSERİLİ Nasreddin Hoca 1 Nasreddin Hoca 2 Nasreddin Hoca 3 Nasreddin Hoca 4 GENEL GENEL 2 GENEL 3 GENEL 4 GENEL 5 GEYİK GEYİK 2 GEYİK 3 GEYİK 4 GEYİK 5 GEYİK 6 GEYİK 7 GEYİK 8 GEYİK 9 GEYİK 10 GEYİK 11 GEYİK 12 GEYİK 13 GEYİK 15 Öğrenci Özlü Sözler 1 Özlü Sözler 2 Özlü Sözler 3 Özlü Sözler 4 Özlü Sözler 5 Özlü Sözler 6 Özlü Sözler 7 Sarhoş Şoför Temel 1 Temel 2 Temel 3 Temel 4 Temel 5 Temel 6 Temel 7 Temel 8 Ünlü Önerileriniz Download Peribacaları
| |
SÜPERMEN’İN GÜNLÜĞÜ
7 Ocak Persembe
Bugün gene Klark Kent kiliginda ise gittim. Bu salak Klark'i
oynamaktan biktim artik. Sen kalk koskoca Süpermen ol, ondan
sonra otobüsle, dolmusla ise git. Otobüste sIkIsIk sIkIsIk
giderken fordcunun biri arkama gecti, agzi da les gibi sarimsak
kokuyordu. Seytan dedi ki sok su herifin agzina elini,
parmaklarini gözünden cikar. Otobüsün lastigi patladi. Isin
yoksa yürü babam yürü. Ise de gec kaldim. Bir de üstüne
firca yedim. Kahve makinesinden kahve alirken üstüme döktüm.
Luis her zamanki gibi dalga gecti. Ögle yemeginde corbamdan sinek
cikti. Yemekten dönerken Süpermen kiligina girip düsen bir
ucagi kurtardim. Millet yine "cok yasa Süpermen" diye
bagirdi, ben de onlara sirinlik yapip el salladim.
|
8
Ocak Cuma
Biktim artik bu dünyada yasamaktan. Yok arkadas ben bu dünyaya
alisamadim. Bugün gazetedeki arkadaslarla beraber ögle yemegine
Meksika lokantasina gittik. Hay gitmez olaydim. Yemekte Meksika
usulü kurufasulye yedik. Sen misin yiyen. Aksama kadar gazdan
geberdim. Gaz mesele degil bilader, -aferdersin- ossurunca gecer.
Ama ya ossuramayinca? Midemde atom bombasi patlasa birsey olmaz
ama bu Meksika fasulyesi acayip birsey. Süperbagirsaklarim
birbirine dolandi sandim. Simdi hafiften ossursam binalar
yikilacak, ossurmasam geberecem. Evrendeki kötü güclerin
basedemedigi süper kahraman Süpermen'i bir uyduruk kurufasulye
oldurecek. Tuvalette üstümü degisip uzaya gideyim dedim, benden
önce herifin biri girdi, tam iki saat cikmadi. Ne yaptin bilader
iki saat yillik mi sictin. Yuh be. Sonunda Süpermen olup uzaya
kactim. Uzayda bir güzel zangir zangir ossurdum. Ooohh bee, dünya
varmis. Acayip rahatladim. Bu arada yanlislikla arkami Ay'a dönüp
öyle ossurmusum, benimki süperossuruk Ay'in yörüngesinde iki
derecelik sapma meydana geldi. Neyse onu da yörüngesine
oturttum. Bundan böyle kurufasulyeyi de kriptonit gibi zararli
maddeler listesine koyuyorum. Insallah düsmanlarim bu durumu ögrenmezler.
|
9
Ocak Cumartesi
Bugün tatil. Deyli Planet gazetesine gitmedim, cok mutluyum. Can
sikintisindan geberdim. Sonra bizim Betmen'le Örümcek Adam
aradilar. Aksama kadar ellibir, yanik, pisti falan oynadik. Okey
de oynayacagiz ama bilader dünyada üc tane süperkahraman var,
olmuyor. Okeye dördüncü kahramani dörtgözle bekliyoruz ama
nafile. Herkes bizim gibi dünyanin derdiyle ugrasacak kadar enayi
mi arkadas.
|
10
Ocak Pazar
Canim sikilinca söyle bir sehri dolasayim dedim. Cok güzel bir
hatun gördüm. Süperüfürügümle hatunun etegini caktirmadan
havaya kaldirdim. O ne be? Meger kari icine don giymemis. Onu öyle
görünce acayip azdim. Bos bir telefon kulübesi bulup üc
saniyede oniki posta ....bir cektim. Anca rahatladim. Bu yasa
geldik hala ....bir cekiyoruz. Su Luis'le evlensek de abazaliktan
kurtulsak. Ama olmuyor bilader. Su babamin yaptigi kelegi de kimse
yapmadi bana. Beni dünyaya gönderirken yanima bir de kiz cocugu
koysaydi, biz de dünyada böyle sap gibi dolasmazdik. Onunla bir
güzel evlenip coluk-cocuga karisirdik. Peki babam ne yapmis?
Yanimiza bir Kripton mali sisme bebek koymus. O da 5 yil önce bir
azginlik zamanimda patladi. Dünyadakilerde benim hizima
dayanamayip eriyor. Benim kaderimi yazan eller kirilsin, ne
diyeyim.
|
11
Ocak Pazartesi
Yine mesai basladi. Yine ayni patirti. Yine ayni kosturmaca. Yine
ayni salak Klark. Yine ayni ukela Luis. Yine ayni felaketler, Yine
ayni "cok yasa Supermen" laflari. Yine ayni numaradan
siritmalar. Hic degisen bisey yok. Milletin keyfi keka. Istedigini
ye-ic, istediginle yat-kalk, kilikdan kiliga girmene hic gerek
yok. Oh ne guzel. Millet de keske Supermen gibi olsak der. Hadi
ordan. Bu dunyada Supermen olacagima keske Kripton'da cöpcü
olsaydim. Ah gurbet ah. Kendi derdim yokmus gibi bi de elalemin
derdiyle ugras. Herkesin derdine care bulmaya mecbur muyum arkadas?
Hadi buyuk felaketleri, dunyanin basina bela olan zibidilerle
ugrasmayi anladik, bir de ivir-zivir islerle ugrasiyoruz. Bilmem
kimin kopegi kaybolmus gel Supermen, su borusu patlamis gel
Supermen. Gel Supermen, git Supermen. Babanizin usagi mi var?
Gecen gun birinin kicinda sivilce cikmis bana sunu bi patlat
diyor. Bu insanlarla iyice yuz-goz olduk bilader, suc bizde.
Bunlara bu kadar yuz vermiyecektik. Bak Betmen'e, adamin yanina
kimse yaklasamiyor. Hem de acayip zengin. Biz de karin tokluguna
kahramanlik yapiyoruz. Dunyayi kurtaran adammisiz. Hay siciyim
dunyanizin icine.
|
12
Ocak Sali
Bu gun cok kotuyum. Bir-iki gundur kabiz olmustum. Bu kabizlik da
benim icin hersey gibi buyuk dert. Zaten bu dunyada bana
rahat-rahat sicmak bile haram arkadas. Cocukken koyde idare
ediyorduk. Orasi genis arazi. Pek farkedilmiyor. Ama ya koca
Metropolis'te. Sehrin gobeginde olmuyor. Mesela Arizona krateri
aslinda benim marifetimdir. Metropolis'e ilk geldigimde normal
insanlar gibi ben de tuvalete gitmistim. Biraz zorlayinca benim
Superbok tuvaletin betonunu delip dunyanin obur tarafindan
cikmisti. Zaten bosuna dememisler "azimle sican betonu
deler" diye. O zaman buyuk olay oldu. Ama kimse bunun benim
marifetim oldugunu anlamadi. Bu azimli bir vatadasin isidir deyip
olayi kapattilar. Zaten o zamanlar boyle meshur da degildim. O
zamandan bu yana rahatlamak icin uzaya cikiyorum. Ilk baslarda iyi
oluyordu. Rahat rahat isimizi goruyorduk. Bu uzay arastirmalari
falan ciktigindan bu yana artik uzayda da rahat yok arkadas. Zaten
dunyanin yorungesinde -aferdersin- boktan bir uydu yapmistim. Bu
insanlar beni burada da rahat birakmadilar. Ben de Ay'i tuvalet
olarak kullanmaya basladim. Ay yuzeyindeki bir cok krater benim
eserimdir. Ama ne care, insanlar oraya da gelmeye baslayinca bu
sefer Mars'a gitmeye basladim cok iyi oluyordu. Hem orasi
kayalikda bir yer. Kicimizi taslara siliyorduk. Cok iyi gunlerdi
onlar. Sonra insanlar oraya da uydu bilmem ne gondermeye
basladilar. Oraninda tadi kacti. Bir gun Mars'ta rahat rahat isimi
gorurken birden bir seyin kicimi yokladigini hissetim. Benim
bildigim Mars'ta hayat yok, arkama baktim insanlarin dunyadan
gonderdigi robot kicimi inceliyor. Tabii aynen yamulttum robotu.
Uzuldum ama ne yapalim bilader bizim de kendimize gore bir
imajimiz var. Ondan sonra butun dunyaya "iste Supermen'in
supergotu" diye yayinlayacaklar. Dunyanin maskarasi olacagiz.
Daha onceden de dunyanin yorungesine sicarken NASA astronotlari
bilmeden fotograflarimi cekmislerdi. Onlari NASA'dan rica edip
almistim. O olay oylece kapanmisti. Bu sefer herifler Internetten
canli yayin yapiyor arkadas. Sonra diger gezegenlere, Jupitere,
Saturn'e gitmeye basladim. Bu insanlar orada da rahat birakmadilar.
Gunes sisteminin her yerini uydularla doldurdular. Nereye gitsem
karsima ya bir uydu, ya da bir sonda falan cikiyor. Bir sefer
gunese gidiyim dedim, az daha kestaneyi kebap yapiyordum. Ben de
artik Gunes Sistemi'nin en uzak gezegeni Pluton'a gidiyorum.
Orasida cok soguk, adamin seyi donuyor ama ne yaparsin iste,
gurbetlik. Iste neyse gecen gun acayip kabiz olmusum. Iyileseyim
diye 10 kilo mushil aldim. Vay sen misin alan. Bu sefer de ishal
oldum. Bu ishal beni mahvetti. Mesela gazetede calisiyorum, zart,
kriz geliyor. Hemen tuvalete gidip kilik degistiriyorum ondan
sonra ver gotunu -pardon- elini Pluton. Bir guzel rahatliyorum.
tekrar donup yerime oturuyorum, iki dakika sonra bir kriz daha.
Hadi bir daha ayni seyler. Tam 1643 defa Pluton'a gittim geldim.
Bir iki seferde Pluton'a varamadan donumuza ettik. Pelerin-melerin
hepsi batti. Allahtan Pluton'da bir miktar buz var. Buzlari
supergozlerimle eritip ustumu basimi yikadim.
Hadi.....eyvallah.
|
|
JAPONUN FENDİ
"İtalyanlar bir gün, 'Şu Japonlara ne yapsak da ağızlarının
payını
versek' diye düşünmüşler düşünmüşler, sonunda da kibrit
kutusu
büyüklüğünde bir Ferrari yapıp, Japonlara göndermişler. Fakat
her
yönüyle tam bir Ferrari'ymiş bu. Karbüratör kapağına kadar
tamamıyla
orjinalinin aynıymış. Peki Japonlar ne yapmış bu minnacık arabayı
görünce? Onlar da bu Ferrariyi'ye 4x100 bir Pioneer set takıp 'cıstak
cıstak' aynen gerisin geri yollamışlar İtalyanlara."
LEFTER VE ARKADAŞLARI
"Lefter iki takım arkadaşıyla beraber idman sahasında çalışıyormuş.
İdman sahası dediysek tarlanın ortasında iki direk, o kadar.
Kenarda
inekler otluyor. Bir ara Lefter'in ayağına bir top gelmiş, bir
abanmış,
güüüm! Top doğru kenardaki ineklerden birinin tam böğrüne... İnek
şöyle
bir silkelenmiş, titremiş, ayakları tutmayınca, haydi yere.
Lefter'le
iki arkadaşı hemen koşmuşlar ineğin yanına. Etrafta çoban falan
da yok.
Yahu hayvan mundar gidiyor öte tarafa. Devir de şimdiki gibi değil
ki,
yokluk zamanı. Bizimkiler zaten sabahtan beri idman yaptıklarından
açlıktan ölüyorlarmış. Hemen ineği kesmişler oracıkta, takmışlar
bir
kazığa çevirme yapmışlar. Lefter'le iki arkadaşı yarım saatte
yemiş
koca ineği..."
OSMANLI DİSİPLİNİ
"Bir İngiliz gazeteci Türk ordusunun anlatıldığı kadar
disiplinli olup
olmadığını araştırmak için Anadolu'ya gelmiş. O sırada çok büyük
bir
alay Konya Ovası'ndaymış. Gazeteciyi de Konya'ya getirmişler. İngiliz
bütün gün fotoğraflar çekmiş, askerlerle, komutanlarla konuşmuş,
sonra
gece olmuş yatılmış. Sabah kalkıldığında, daha doğrusu İngiliz
gazeteci
kalktığında bir de bakmış ki alaydan tek bir Allahın kulu yok.
Yani o
kocca alay, binlerce asker, çıt çıkarmadan, gazeteciyi uyandırmadan,
atını, topunu, tüfeğini yüklenip, çadırlarını toplayıp gitmiş.
Böyle
disiplinli bir ordu daha hiçbir millette yokmuş. Osmanlı deyince
durup
beş dak'ka düşünücen taabi. Kolay mı o kadar yayılıp, dünyanın
yarısını
almak. İngiliz gazeteci ülkesine dönüp bu olayı yazmış da kimse
inanmamış adama."
BRUCE LEE NEDEN ÖLDÜ?
"Malumunuz Bruce Lee bir cinayete kurban gitti. Ama geyiklere bakılırsa
işin aslı başkaymış. Bruce Lee kendi ülkesinden ABD'ye geldiğinde
ilk
tanıştığı insanlardan biri Charles Bronson'muş. Bronson, Bruce
Lee'yi
ilk günden itibaren kanatlarının altına almış. Kung-Fu Kralı'nın
ne derdi olursa olsun hemen Charles abisine geliyor, o da anında
çözüyormuş meseleyi. Bu yüzden de Bruce Lee inanılmaz bir minnet
duyuyormuş Charles Bronson'a. Amerika'da kazandığı onca şana şöhrete,
paraya rağmen öl dese ölürmüş onun için. Ama günlerden bir gün
kulağına
olmadık bir şey gelmiş Bruce Lee'nin. Charles Bronson bir
toplulukta,
'Ulan şu Bruce'u da elinden tuttuk adam ettik, şimdi herifin g.tü
kalktı' demiş. Bruce Lee bunu duyunca çok üzülmüş tabii.
Yemeden
içmeden kesilmiş. Öyle söylendiği gibi cinayet filan değil, 'kahrından
ölmüş' Bruce Lee'cik..."
YEŞİL SARIKLILAR
"Sene 1918. Türkler Çanakkale Savaşları'ndan, İngiliz ve
Fransız
kuvvetlerinin sayıca ve mühimmat olarak üstün durumda olmalarına
rağmen, boğazlardan geçit vermeyerek zaferle çıkınca İngilizler
kös kös
memleketlerine dönmüş. Bunlara, 'Yahu adam dersen adam, silah
dersen
silah, onca üstünlüğe sahiptiniz. Nasıl oldu da yenemediniz Türkleri?'
diye sormuşlar. İngilizler ne cevap vermiş dersiniz: 'Bizi Çanakkale'de
Türkler yenmedi ki, 'yeşil sarıklılar' yendi. Biz onlarla savaştık."
KISA EFSANELER
* İnsanlar beyinlerinin sadece yüzde onunu kullanabiliyormuş. Yalnız
Einstein kapasitesinin yüzde otuzunu kullanabilen bir insanmış.
Adam
onca icadı yüzde otuzla yapmış. Yani tamamını kullansak, ohooo...
Gerçi
bilim adamları, "O zaman da deliririz" diyorlarmış.
* Yetmişli yıllarda, stadlarda tezahürat dediğin "Ya ya ya,
şa şa şa" diye yapılırmış. Hatta bir gün seyircilerden biri sinirlenince
ayağa
fırlayıp "Eşşek!" diye bağırmış da bütün tribün
donakalmış o an.
* Uzmanlar hala domatesin meyve mi yoksa sebze mi olduğu konusunda
anlaşamamışlar. Bu konuda bilimsel toplantılar düzenlenip, uzun
tartışmalar yapılıyormuş.
* Tampon ve kadın pedi üreten firmalar kanamayı arttırmak için
ürünlerinde asbest kullanıyorlarmış. Böylelikle, mesela 3 günde
bitmesi
gereken adet dönemi 5-6 güne uzuyormuş.
*Hasta ziyaretlerinde getirilen çiçekleri hemşireler, "odadaki
oksijene
ortak oldukları" için akşamları çöpe atarlarmış. Bu
uygulama solunum
yetmezliğnden yatan birkaç hasta öldükten sonra ortaya çıkmış.
* Zamanında aklımı kullansaydım İstanbul'un yarısı benim
olurdu. (Bu da bir nevi şehir efsanesi değil mi sizce?)
|
Konu: yurdum insanı
Rumeli - Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e dogru gidiyoruz. Adamin
biri Besiktas dolaylarinda gayet aceleci bir tavirla "Kaptan orta kapiyirica edebilir miyim?". Bizim soför olaya hakim: "Tabi abi ayip
ettin. Al götür. Senden kiymetli mi?"
Mevzu, Kadiköy - Eminönü - Karaköy çalisan yolcu motorunda geçiyor.
Motorun önünde takiliyorum, kahramanimiz kalkmak üzere olan motora biniyor ve teknenin nereye gittigini soruyor. "Eminönü ve Karaköy"
deyince vatandas, "Ne taraf Karaköy'e gidiyor?" diye gayet
ciddi ve
bir o kadar dumur bi soru daha soruyor. Daha inanilmazi; "Alt kat
Eminönü,üst kat Karaköy" yanitini alinca tesekkür ederek üst
kata dogru ilerliyor.
Ne Farkeder?
Amcamla beraber otelin birine gitmisiz, amcam resepsiyonda Tokyo,Londra, ve Newyork'un saatlerini görür ve görevliye sorar: "Yav
Tokyo'nun saati bizimkiyle ayniymis ha?" Görevli, "Yok abi yan tarafta Istanbul'un saati vardi, düstü kirildi. Tokyo'nunkini bizim
saate göre ayarladik."
Miraç
Olay Kadiköy - Pendik hattinin güzide bir minibüsünde geldi basima.
Miraç Kandili'nin oldugu günün aksamüstü minibüste sakin sakin
otururken biyikli, gözlüklü, zayif bir adam bindi. Adam bu mübarek günde
bizleri güldürmek için gönderilmisti, o seçilmis kisiydi. Inecegi
yere yaklastiginda ayaga kalkti, "Kaptan, mübarek bir yerde indirir misin?" dedi.
Yerel Yönetim
Bodrumda otobüsten indik, otel aramaya basladik. Netekim Güleç Motel adinda nohut lobi, bakla resepsiyon bir yer bulduk kendimize. Barlar
sokagina epey uzak, hatta çevresinde Bodrum'un yerlilerinin oturdugu evler var. Otelin arkasindaki dar sokakta yürüyüs yaparken duvarda
elle yazilmis söyle bir ibare gördük: Dikkat! Köpeklerinizi orta yere siçtirtmayin. Sokagimizda köpek boku istemiyoz.
Muhtar.
Meshur Boga Heykeli
Arkadasim Caddebostan'dan Kadiköy'e gitmek üzere dolmusa
biniyor.Malumunuz Altiyol'daki boganin orada inecek. Altiyol'a
vardiklarinda yanindaki basörtülü hanim da inmek üzere hamle yapiyor ve söföre, "kardes, öküzün orda ineceeedim" diyor! Çüs...
Beyin Özürlü Adam
3-4 yil önce arkadaslarla gezip tozarken bir büfenin önünde su falan almak için durduk. Karsisi postaneydi. Adamin biri geldi ve özürlü
vatandaslar için yapilmis olan alçak telefon kulübesine girdi. Hem telefon ediyor, hem de "Ulan anuna koyim ne alçak yapiyolar su
kulübeler be!" seklinde sövüyordu. Konusmasi bitti ve çikarken
kafasini vurdu. "Hay skyim ben böle PTT'yi be!" dedi ve uzaklasti. Hemen dönüp
bir su da ben aldim, kafama diktim, sinirim yatismadi gene de.
|
|