Emanuelle: Halen bakire.Tüm o gördükleriniz film icabıydı...Yalan mı söyleyeceğim. İyi o zaman. Uzay yolundakilerde gerçekten uzay yolundaydılar. Sonra Dustin HOFFMAN otistin tekiydi. Hatta kaptan Kusto gerçek bir hamsiydi. Hah!.Hah!..Hah!. Gülerler adama!.. ==================================================

The End: Kenan Evren, henüz filinta gibi bir Harb Okulu talebesi iken, alt sınıftan dört arkadaşıyla birlikte sinamaya gitmiş ve iki ay sonraki depreme kadar da çıkmamıştı. İşte o günden bu güne filmlerin sonuna "SON"diye yazılıyor. ==================================================

Evrim teorisi: İri yarı bir adamı "kuçu kuçu" diye çağırın. Koşarak size gelecektir. Bu da Darwin'e girer. ==================================================

Külotlu Çorap: İlk yapıldığında adı Şapkalı Çorap'tı. Başbakanlar, halkı selamlamak çırılçıplak soyunmak zorunda kalıyor, bir daha ki seçimlere ancak muhalefet partisi lideri olabiliyorlardı. ==================================================

Boğa Yılanı: Matadorlarla baş edemeyeceklerini anladılar ve yöntem değiştirdiler. Bu bana atların jokeylerden kurtulmak için denize atladıkları yaz olimpiyatlarını anımsattı. Ne alakası varsa? Hah!.Hah!.Hah!. ==================================================

Michael Jackson: Akşam olup da canı şöyle güzel birşeyler dinlemek istediğinde, acaba kendi şarkılarını mı dinliyor? Dinliyorsa derdi ne? yok, Jan Garbarek dinliyorsa, elalemden ne istiyor???? ==================================================

 Kelebek: Eğer konuşabilseydi, hiçbir kelebek "Ben kelebeğim" diyebilecek kadar yaşayamazdı. Halit Kıvanç'ı düşünüyorum da, ortada Kelebeklere yapılmış büyük bir haksızlık olduğu kesin. ==================================================

Mastürbasyon: Bunun ne olduğunu çolaklar bile biliyor. Ben sadece, anahtarını ararken bu müthiş buluşu icad eden Ray Charles'i saygı ve sevgi ile anmak isterim. ==================================================

Koç Yumurtası: Bildiğiniz Toschak işte genç kızlar isterken utanmasınlar diye alış verişte adı değiştirilmiş. Olay bu. ==================================================

Genetik: Ailesinde şeker, kalp ve tansiyon bulunan bir kelebek, kendine çok dikkat etmek zorundadır. ==================================================

 Sinek: Binlercesi camlara yapışıp durdu ama hiçbirisi Garfield kadar meşhur olamadı. Hani çalışmak başarının en büyük anahtarıydı??? ==================================================

Atasözü: "At binenin kılıç kuşananın" bir atasözü olabiliyor ve takdir görebiliyor da "Ananı...avradını...Sülaleni..." gibi laflar hiç kaale alınmıyor??? belki ikisini de aynı ata söyledi??? ==================================================

Büyük Taarruz: Onca Yunanlı'yı denize dökmüş olmasaydık, bugün "Turist!..turist!.." diye inliyor olmazdık. Ama artık çok geç tabi; birçoğu boğulup gitmişir. ==================================================

Babaanne: Bir insanın hem baba hem de anne olabilmesi için, ya çok fedakar ya da azgınlık derecesinde biseksüel olması gerekiyor. ==================================================

 Ankara Savaşı: Türkler, Moğollar'dan çok daha zeki çevik ve akıllıydılar ama lise tarih kitaplarının da yazdığı gibi "ilk kez fil görüyorlardı." Yenilgi, belki bu şaşkınlığa bağlanabilir. Ancak unutmamak gerekir ki "Filler de ilk kez Türk görüyorlardı." Ama çok sakindiler, hiç panik yapmadılar. ==================================================

 Cinnet: Kanarya bir gece kendini kaybedebilir ve evdeki adamı, kadını ve üç çocuğu parçalara ayırabilir. Yoksa kimseyi durup duruken kafese kapatmazlar. ==================================================

Dede Efendi: İnsanın adı yaşına göre zırt pırt değişmeyeceğine göre, büyük ihtimalle çocukken adı yavru efendi değil yine Dede Efendi idi. Yazık lan kimbilir ne buhranlı bir çocukluk yaşamıştır. ==================================================

Piknik: Herkes yerini bilsin ya inekler güle oynaya restoranlara gelip, voleybol falan oynarlarsa??? ==================================================

Bosna-Hersek: Özkan burada da gümbürtüye gitmiş. MFÖ'ye da mazhar fuat deyip, özkan'ı unutuyoruz. Bir insana yokmuş muamelesi yapmak çok adice bir tavır. ==================================================

 Konu: liberter erkek hareketi

> -----· Otobüslerde, restoranlarda ve her yerde, hamile ve yasli olmayan kadinlara yer vermek konusunda bilinen bir kanun hükmü ya da kural yoktur. Ayrica, kadinlarin erkeklerden daha çabuk yoruldugu fikri bilimsellikten uzaktir.

> · Kadinlarin sigarasini yakma hastaligindan hemen vaz geçilmelidir. Kadinlarin, zeka ve genel yetenek açisindan bunu yapabildikleri saptanmis olup, kurulmasi hedeflenen iyi iliskileri esitsiz insa etmekten baska bir ise yaramaz. Ayrica, sigara kadin ve erkek sagligina esit miktarda zararlidir.

> · Kadinlarin da erkekler kadar islandigi (su yardimiyla olan islanmadan  söz ediliyor) da bilimsel arastirmalarin müsbet sonuçlari arasindadir.  Bu yüzden, yagmur yagarken, onlara ceket vermek, salakça bir davranistir.

> · Yaptigimiz arastirmalar, kadinlarin, randevularina vaktinde gelmeyi zaman zaman becerebildiklerini, "bekleme"nin, erkegin kaderleri arasindan kolay çikabilir oldugunu göstermistir. Yine arastirmalarimiza göre, arka arkaya 5 kere gecikme olayi akabindeki bulusmada ekilen kadin, tedaviye kismen de olsa cevap veriyor.

> · Çocugunuza karinizin isim vermesine engel olmalisiniz. Bu, en dogal hakkiniz. Böylece ortalikta, Berke, Egemen, Batanay, Bige, Alptug,Egeberk, Bilmemnecan, Tugçenaz gibi isimlerin dolanmasina engel olmus olursunuz.

> · Kadinlarin arabalarinin lastikleri patladiginda degistirmek zorunda degilsiniz! Bu konuda da bir kanun hükmü ya da kanun hükmünde kararname olmadigi gibi insanligin ve sizin bir isinize yaramaz! Sadece,kadinin tarihler boyu araba lastigi degistirmekten âciz olmasini saglar. Tekerlegin icadindan bu yana olusan tecrübelerle sabittir.

Konu: iki, iki daha ne eder?]

Yer : Turkiyenin en guzide araci kurumlarinin birinin toplanti salonu.  Toplanti nedeni : Istifa eden genel mudurun yerine sirket icinden bir  genel mudur secmek.  Yonetim kurulu ve sirket icinden bu pozisyona aday olabilecek kisiler  toplanti salonunda bulusurlar. Yonetim kurulu baskaninin toplantiyi,  toplanti nedenini anlatarak acar, ve ilk sorusunu adaylara sorar :

> "Iki, iki daha ne eder?"

> Bas dealer hemen atilir ve sorar : "Alista mi, satista mi ?"

> Musteri iliskilerinden sorumlu mudur atilir .

> "Musteri hangi kategorimizde ?"

> Hukuk islerinden sorumlu mudur devam eder :

> "Huzurlarinizda ikiyle, ikinin, dort ettigini aciklariz, bu konuda

>gerekli gorulmesi halinde delil ve sahitlerimizi gelecek durusmada hazir  bulunduracagimizi yuksek musadelerinizle beyan ederiz, ve kararin tarafimiz lehine sonuclandirilmasini arz ederiz."

> Arastirma bolumunden sorumlu mudur (ki kendisi buyuk bir istitatistik dehasidir) :

> "Su kisa zamanda yapabildigim calisma neticesinde ikiyle ikinin yuzde

> doksanbes guven araliginda 3.98 ile 4.02 arasinda olabilirligi, bana daha fazla zaman ve imkan verilirse, daha yuksek guven araliginda, daha belirgin bir sonuc araliginda cevap verebilirim." der.

> Sistem sorumlusu :

> "Su an sistemimiz cokuk, en kisa zamanda (2-3 haftadan bahsediyor herhalde!) size bu konuda en net cevabi veririm." diyor.

> Enformasyon sistemleri sorumlusu

> "Efendim bu sorunuzun cevabi icin dunyaca saygin bir danisman

firmadan danismanlik almamiz lazim, tahmini olarak bir, bir bucuk milyon dolarlik bir butce gerekli, ayrica bu danismanlik neticesinde olusacak gerekli calismalar icin yazilim bolumumuzu takviye etmemiz gerekli, tahmini olarak  6 aylik ve 2, 3 milyon dolarlik bir calismanin neticesinden sonra, bu  sorunuzun cevabini verebilirim." der.

 Muhasebeden sorumlu mudur ise yonetim kurulu baskanin yanina gelir ve kulagina dogru egilerek fisildar :  

> "Siz kac etmesini isterdiniz, beyefendi ?"

> İLETİŞİM

> Temel ile Fadime yıllardır evliydiler ama günün birinde basit bir meseleden  dolayı birbirlerine küsmüşlerdi; günlerce birbirleriyle konuşmadılar.  Aralarında iletişim, çok gerektiği anlarda bir kâğıt parçasına not yazarak sağlanabiliyordu.  

> Bir gece Fadime yatarken yastığının ucunda bir kâğıt gördü, kâğıtta   Temel'in el yazısıyla "Kız Fadime, beni sabah beşte kaldır" yazıyordu.

> Ertesi sabah Temel sekizde uyandığında başucunda Fadime'nin notunu buldu,  kâğıtta şöyle yazıyordu:

> "Ula Temel hadi kalk, saat beşe geliyor."  

Adam New York'ta luks bir randevu evinin kapisini calar: Merhaba, Samantha ile gorusmek istiyorum. Bir dakika efendim. Adami iceri alirlar. Bir sure sonra cok guzel bir kadin merdivenlerden iner: Beni aramissiniz. Evet. Geceyi seninle gecirmek istiyorum. Tamam ama benim tarifem biraz pahalidir. Geceligi bin dolar. Parasi onemli degil. Geceyi seninle gecirmek istiyorum. Beraberce yukari cikarlar. Geceyi birlikte gecirirler. Ertesi gun adam yine randevuevine gelir. Samantha ile gorusmek istiyorum. Beyefendi baska kizlarimiz da var. Umurumda degil, Samantha ile gorusecegim. Samantha gelir :Yine mi sen! Evet. Geceyi seninle gecirmek istiyorum. Yalniz fiyatimi hatirliyorsun degil mi? Bin dolar. Hic onemli degil. Ben geceyi seninle gecirecegim. Birlikte yukari cikarlar, o geceyi de beraber gecirirler. Ertesi gun, ayni adam, ayni randevuevi: Merhaba, Samantha ile gorusmek istiyorum. Samantha asagi iner:Tanrim, yine mi! Bak, devamli musterilere indirim falan yapmiyorum. Fiyatim ayni, bin dolar. Onemli degil. Geceyi seninle gecirmek istiyorum. Yine yukari cikarlar. Islerini bitirdikten sonra: Benden bu kadar hoslanman cok guzel ama anlayamiyorum. Uc gece ustuste bana bin dolar odedin. Nerelisin sen? Tel Aviv. Tel Aviv mi? Benim kizkardesim de Tel Aviv'de yasiyor. Biliyorum, sana getirmem icin bana üç bin dolar verdi...  

Banu Alkan, eski arabasini satisa çikarmis. Araba piyasasi zaten durgun. > 250 bin kilometredeki külüstüre tek talip bile çikmamis.. > Savas Ay'a yalvarmis yakarmis, "Bana yardim et, ne olur" diye > Dayananamis Savas, "Sanayide su adrese git. Orda Ahmet ustaya benim > selamimi söyle.. O bu isleri bilir. Kilometre saatini 10 bin kilometreye > ayarlar." > Banu gitmis Sanayi Çarsisi'na.. Ahmet Usta'yi bulmus. Al takke ver külah, > anlasmislar. Ahmet Usta, saati 10 bine ayarlamis. > Aradan bir hafta geçmis.. Savas Ay, rastlamis Banu'ya Akmerkez > otoparkinda.. Bakmis ayni külüstürden iniyor. "Ne o hala satamadin mi?" diye > sormus. > "Deli misin sen?" diye cevap vermis Banu.. "Daha 10 bin kilometredeki > arabami satar miyim ben?."

> > > Florida, Miami modasi var ya sanatçilarimizda.. Banu da atlamis gitmis > Miami'ye.. Türkiye'de iken demisler ki, "Florida timsah cennetidir. Timsah > orda çok ucuzdur." Hemen bir timsah ayakkabi almak için dalmis ilk dükkana > Banu.. Seçmis.. Fiyat?.. > Ates pahasi.. Öbür dükkan.. Ates pahasi.. Tepesi atmis Banu'nun.. > Tezgahtara bagirmis.. "Simdi gider, kendime bir timsah avlarim. O zaman daha > uygun bir fiyatla timsah ayakkabim olur.." > "Hemen" demis tezgahtar.. "Hemen gidin.. Büyük bir tane yakalayin ama.." > Banu dalmis, Florida'nin uçsuz bucaksiz batakliklarina.. Aksam tezgahtar > evine dönerken bir bakmis Banu.. Elinde bir tüfek.. Sulara dalmis.. 5 metre > boyunda bir timsah da ona dogru yüzüyor.. Kiyida 10, 12 timsah ölüsü, > sirtüstü çevrilmis yan yana yatiyor. Çekmis tetigi Banu.. Tam açik agzindan > vurmus hayvani.. Sürükleyerek kiyiya çekmis. Bin güçlükle sirtüstü çevirmis > ve öfkeyle bagirmis: "Hay Allah kahretsin.. Bunun da ayakkabisi yok!.."